Komşu size yakın olan, size sınırı olandır. Sizde olan biteni ötekinden daha fazla duyan, görendir.
Ayla ve Leda. Ülkeleri komşu, evleri komşu iki kadın. “Bir gülersin, bir ağlarsın. Bir gün dostsundur sonra bir bakarsın düşman. Çok acılar yaşandı. Ha Rus cephesi, ha Yemen, ha Samatya, ha Kıbrıs. Her yerde savaşın, öfkenin acısı aynı. İnsan, her yerde aynı. Akıllı kızsın.” dedi Leda. Çayından bir yudum aldı. “Penelope kadar sadık ve marifetli. Geceleri ördüğün patikleri sökmüyorsun değil mi?”
Ayla güldü. “Sökmüyorum…”
“Bebeğine çok güzel annelik edeceksin. Ona böyle güzel hikâyeler anlatacaksın. Bugünü, savaşın ayak seslerini, sabrı ve sevgiyi anlatacak, ona doğru ve güzel olanı öğreteceksin.”
“Ve büyüyünce ona seni anlatacağım Leda abla. Bu tedirgin saatlerde bebeğimle beni, bizi yalnız bırakmayan güzel komşumu anlatacağım.”
Kuşlara komşu olmayı ve hikâyelere inanmayı sürdürün!
Candan Selman Komşu ile okuru sessiz bir yolculuğa çıkarıyor. Annesini arayan bir cenin, katillerine haykıran ölü bir kız, Afrika menekşesi tarafından aşağılanan bir adam. Her biri kulağımıza kendi hikâyelerini fısıldıyor.
“Ben olgun odunlu ağaçlardan, gözenekleri dağınık, Kafkasya ıhlamurundan yapılmış, çok şey görmüş, her şeyi içine atmış eski bir karyolayım. Hikmet Safi Efendi’nin yirmi yedinci çocuğu, Şemsi Bey’in ikinci, Neriman Hanım’ın birinci yatağı ve Yıldız’ın mezarıyım.” Kar Yola Düştü