Magi New York’un kalabalığından ve gürültüsünden uzak bir semtte güzel bir evde yaşıyordu. Annesi Elizabeth ve beş yaşındaki oğlu Jack onunla aynı evi paylaşıyorlardı. Magi sıradan bir kadın değildi, çok başarılı ünlü bir kadındı. Onun ajandası sürekli randevularla doluydu. Sürekli radyo ve televizyon programlarına konuk olurdu. Üniversitelere konferans vermeye davet edilirdi. Çünkü o, tanınmış bir siyasi analist ve yazardı. Özellikle İslamofobiyi savunan Amerikalılar arasında en önemli simalardan biriydi. Medya organlarında Müslümanlar hakkında kötü tanımlamaların yapıldığını ve dünyanın onlardan kurtulması gerektiğini söyleyip duruyordu. Magi, Müslümanlara, özellikle de Ortadoğululara beslediği nefreti alenen göstermekten hiçbir zaman sakınmazdı. Yazdığı makalelerde, konuk olduğu televizyon programlarında, verdiği konferanslarda hep İslam’ın aleyhine konuşuyordu. Kalbi Müslümanlara karşı kin ve nefretle doluydu. Kalbinde beslediği bu nefret onun hayatının asıl gayesi hâline gelmişti.