Müzikte Barok üslubun yerini Klasik anlayışa bıraktığı 1750`li yıllarda, Barok gitar hala kullanılıyordu. Beş çift telli bu çalgının 16. yüzyıl sonlarında başlayan serüveni henüz sona ermemişti. Ancak cevabı merak edilen bir soru vardı: " Barok gitarla Klasik dönem eserleri çalınabilecek miydi, yoksa gitar müziği de lavta ve klavsen gibi giderek yok mu olacaktı?" Bu sorunun cevabı, Klasik dönemin başlarında henüz bilinmiyordu. 1750 -1800 yılları arası, Barok gitarın yanına altı çift telli gitar, beş tek telli gitar, lir gitar, İngiliz gitarı ve altı tek telli gitarın (Romantik gitar) da katıldığı bir geçiş dönemiydi.
Klasik Dönem müziğinin icrasında yetersiz kalan Barok gitar, 19. yüzyılın başlarında yerini yavaş yavaş altı tek telli Romantik gitara bırakıyordu. Gitarın Altın Çağı olarak nitelendirilen bu yıllarda, neredeyse her orta sınıf ailenin evinde bir gitar bulunuyor, gitar, gitar notası ve gitar metodu satışları en yüksek seviyesine ulaşıyor, Carulli, Sor, Aguado ve Giuliani gibi gitar virtüözlerinin eserleri ve konserleri, özellikle kentli orta sınıf tarafından büyük ilgi görüyordu.
1850 `lere gelindiğinde, ses gürlüğünün yetersizliği nedeniyle gözden düşmeye başlayan gitarın bu karanlık yıllarında güneş 1860`ta İberya`dan doğdu. Akdeniz sahillerinde boy veren bu ak başlı kardelen, kendi halinde yaşayan bir gitar yapımcısı olan Antonio de Torres`in ellerinde yeniden can buldu. J. Arcas ve F. Tarrega gibi ünlü besteciler, Torres gitarı olarak adlandırılan bu gitar için eserlerler yazarak, gitar müziğini eski popülerliğine kavuşturmayı başardılar.
İşte gitar tarihinin bu üçüncü cildi, her defasında küllerinden yeniden doğan gerçek bir anka kuşunun hikayesidir.
- İsmail Hasan Can Coşkun