Bir kızımız dünyaya geldiği zaman babası ile ona Süreyya adını verdik. Süreyya, "Yedi Yıldız" anlamına gelir ve Batı’da "Büyük Ayı" diye isimlendirilen yedili takımyıldızın bizdeki adıdır. İşin tuhafı, yedi sayısının onun hayatında oynadığı önemli rolü ben sonradan, bu yazı dizisini kaleme aldığım sırada fark ettim.Gerçekten de kızımın yaşayışı, her yedi yılda bir kendini hatırlatan, garip fakat ilahî bir kanunun etkisi altında gibidir: Süreyya 12 Şubat 1951 tarihinde İran Kraliçesi olmuştu. Ne acıdır ki tam yedi yıl sonra gene aynı gün, İran Sarayı’nı terk etmek üzere son hazırlıklarını yapacaktı. Milano’da, 12 Şubat 1965’in ilk saatlerinde, ilk filminin gala gecesinde hazır bulunup sokağa adımını attığında aradan bir yedi yıl daha geçmişti...1950’li ve 60’lı yıllarda Prenses Süreyya’nın yaşam tarzı ve yaşadıkları, sadece İran’da değil Avrupa ve Türkiye’de de çok yakından takip ediliyordu. ‘50’li ve ‘60’lı yılların gazete ve magazin dergilerini şöyle bir karıştırdığımızda Prenses Süreyya’nın birçok dergide haber ve kapak konusu olduğunu görürüz. Elinizdeki bu kitapta, Süreyya’nın annesinin kızıyla ilgili hatıralarıyla beraber, dönemin Hayat mecmuasında Süreyya ile aynı yıllarda İstanbul’da yaşayan on meşhur kadınla yapılmış ropörtajları da okuyucuyla buluşturalım istedik. Yaşam tarzlarıyla toplum hayatına örnek olan bu hanımları yakından tanımak; onların gündelik hayatları ve ayırıcı özellikleri olan güzelliklerini koruma konusunda başvurdukları yöntemler hakkında bilgi vermek istedik. Kitapta ayrıca bu hanımların, "Güzelliğin yalnız makyajla sağlanabileceği" şeklindeki yaygın kanıya verdikleri şaşırtıcı cevapları da okuyacaksınız.
Yayınevi
:
Kaknüs Yayınları
2. Hamur