“Kalbinde kötülük olanlar kanatsız kuşlara dönüşmeli ve sadece masumlar kanatlarını kaybetmemeli.”
Ninti, esaretin zihnindeki uğultulardan ibaret olduğunu artık anlıyordu. Kaçık büyükannesinin büyüleyici masalları, gece gördüğü tatlı düşlerden ibaret değildi. Artık masallar hiç olmadığı kadar gerçekti. Sessiz ormanın derinliklerinde gizlenen taş kemeri keşfetmek bilinmeyene attığı ilk adımdı. Farklı zaman aralıklarına geçitler açan bu gizemli kemer, başka bir günde başka bir yaşama gözlerini açmanın gizli anahtarıydı.
Zincirlerini kırıp kanında taşıdığı gücü serbest bırakmasının vakti gelmişti. Zamanın sırlarını keşfetmeye hazırdı. Geçmişin ve geleceğin kargaşasında savrulurken andaki özgürlüğe kavuşmak için verdiği savaşı kazanabilecek miydi? Tutkunun gölgesinde akan kanın metalik kokusunu unutabilecek miydi? Bedeninde itâatkar tek bir kemik dâhi olmadığını keşfettiğinde hissettiği yalnızlığın bir telafisi var mıydı?
Peki ya aşk! Aşk tatlı bir düşten mi ibaretti?