Şiddet, insan ruhunda bıraktığı derin yaralarla zamanın ve mekânın ötesindedir. Savaşın şiddeti ise ruhun dipsiz derinliklerinde nasıl yankılanıyor bilmek zor. Nice büyük yazarın cevabını aradığı bu sorunun peşine düşüyor Çehov’un öncülü olarak değerlendirilen Vsevelod Mihayloviç Garşin. Üstelik kederini en ince ayrıntısına kadar okuyucusuna ustalıkla hissettirerek. Çoğunluğu 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı-Rusya Savaşı’nın gölgesinde geçen öyküler; savaşı, yaşamı, vicdanı, adaleti ve ölümü derinlemesine irdeliyor. Garşin’in 33 yıllık kısa ömrüne sığan seçme öyküleri ilk kez kendi dilinden Türkçeye kazandırıldı.
“Bu savaş uzun süre devam etmese bile başka savaş başlayacak. Neden savaşmayalım ki? Neden bu ulvi işi yerine getirmeyelim? Bana kalırsa şu anki savaş sadece benim değil, küçük kardeşimin de, ağzı süt kokan yeğenimin de kaçamayacağı, gelecek savaşların başlangıcı. Ve benim sıram çok yakında gelecek.”