Allah’a teslimiyetin baş aktörü konumunda olan İbrahim ile birlikte diğer tüm peygamberler Allah’a olan bu teslimiyeti din olarak getirmişlerdir. İslam da dahil tüm dinlerde bağlılığın temel ilkeleri belirlenmiş ve tüm peygamberler bağlılarına bu temel ilkeleri açıklayarak bunları uygulamalarını istemişlerdir. 42:13 ve 4:26 ayetleri de dinler arasındaki bu birliğe dikkat çekmektedir. İşin belki de en ilginç yanı ve kimsenin görmek istemediği yönü Kuran’ın kitap ehline yaptığı şu duyurudur:"Kitaplılar! Bizimle sizin aranızda aynı olan bir ilkeye geliniz: Tanrı’dan başkasına kulluk etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.-Kuran 3:64-İlk dönem Müslüman âlimler tarafından Kitab-ı Mukaddes güvenilir kabul edilip, Kuran’ı anlama çabalarında önemli bir yere sahipken; bu tavır 10. yy.da değişmeye başlar. Sistemli ilk eleştiriyi yaparak metinsel tahrifattan bahseden Abdul-Cebbâr (937-1025) ve İbn Hazm (994-1064)’ın görüşleri zamanla Müslümanlar arasında ağırlık kazanmıştır. Daha sonra bu anlayış artarak devam etmiş ve tefsirlere de aynı şekilde yansımakla birlikte, bazı müfessir ve bilim adamları tahrifat görüşüne katılmamış, metinsel tahrifat iddiasını ya kısmen ya da tamamen reddetmişlerdir. Taberi, İmam-ı Nevevi, Razi, Elmalı Hamdi, İbn Haldun, Biruni, İbn Teymiyye, Şah Veliyullah Dehlevi, Makrizi ve Süleyman Ateş bunlardan sadece birkaçıdır.Kitaptaki iddialar; İslam sonrası gelişen toplum dinamiklerinde Hıristiyanlık ve Yahudilik temel alınarak, bu dinlerin birbirleri arasındaki ihtilaflar-benzerlikleri irdelemeye ve yüzyıllar içerisinde oluşan ve aşılmaz gibi görünen mesafeleri kısaltmak amacıyla teori geliştirmeye yöneliktir.
Yayınevi
:
Ozan Yayıncılık
2. Hamur