Ciddi ve samimi bir kardeşleriyle karşılaştıkları zaman, bu kardeşlerine soru yönelten bazı müslümanlar vardır. Bunların soruları akademik sorular değildir. Bunların soruları, sadece bilgilenmek, bilgiye bilgi katmak için yöneltilen sorular değildir. Bunlar dertlerini bilen, dertli müslümanlardır. Yönelttikleri sorular meraklarından değil, dertlerinden kaynaklanan sorulardır. Bu dert ile yaşaran ve bu yaşlarla aydınlanan gözleriyle size bakarak,* Ne yapalım can, ne yapalım kurban, ne yapalım kardaş? * derler.
Yüreklerden, gönüllerden yükselen bu sorular karşısında, boynunuzun büküldüğünü, dilinizin tutulduğunu hissedersiniz. Susmak geçer içinizden, susmanın ve suskunluğun gölgesine sığınmak istersiniz.
Ancak az da olsa bazı şeyleri bilmenin verdiği sorumlulukla titreşen yüreğinizden, sessiz fısıltılar yükselir. * Dinle can, dinle kardaş....* hitabıyla başlayan fısıltıları, yürekleri ile yüreğinize ortak olan bu kardeşlerinize iletmek istersiniz. İşte bunları içeren elinizdeki kitap, herkesin okuması için değil, sadece bu canlara, bu kardeşlere, bu kişilere özeldir.