*İşin güzel tarafı yok başhekim. Herkese belli ölçüde izansızlık hakkı var. Hiç olmamış, yaşanmamış gibi bakabilmekle, hatıranın hafızadaki mevcudiyeti silinemiyor. En hakiki delilik boş vermek belki, onu da herkes kolay sanıyor...
İsmi sadece bilim kitaplarıyla doktorların dilinde dolaşan o tek hücre bile uyku güçlüğü çekiyorsa, gamsızlık bedende barınamıyor. Sabıka kaydı, fiziksel suçların çetelesini tutuyor da gözün göremediği yerde açılan yaraların hesabı hiç sorulmuyor. Suç aleti her daim kesici… Ruh hep iç kanama tehdidi altında… Vicdanın azabı iki kadeh sürüyor. Guguk Kuşu aslında acıklı bir aşk filmidir başhekim...
Her şey yıkılırken kaçmayıp orada durdunuz mu hiç? Bir intikamın uzun zamandır beklediğini anladığınızda, elden ne gelir? Bir yerde uzun süredir, sabırla beklemişse eğer, saygı duymak tek çaredir. Kaçmayarak alışırsınız, bir bakmışsınız, içinize tuhaf bir huzur gelmiş ve fakat akıl artık başka telden çalmakta...*
Memleketin yedi diyar, dört ikliminden şehr-i İstanbul`a uçan pervaneler... Kaderleri alevli, alevleri kederli, başları dik, dilleri şen, yaraları her daim açık kadınlar... Önleri arkaları, geçmişleri gelecekleri uçurum... Delilik de ölüm de bir karış ötelerinde... Her ihanetin bir diyeti var. Kıyametin küflü kokusu bu... Ve şehrin tabutuna son çiviyi çakan fareler.
"Kış Salkımı" şiddetli, cüretli ve tavizsiz...
Aslı Ilgın Kopuz`dan sarsıcı bir ilk roman!