Onlar, Osmanlının Ruslarla her kapışmasında ortada kalan ve Osmanlının yenilgisiyle sonuçlanan savaşların mağdurlarıydı. Dağıstan, Kırım, Ahıska gibi bölgelerde yaşayan Kafkas halkları peş peşe gelen sürgünlerde ve zorunlu göçlerde sahip oldukları her şeyi geride bıraktılar. Kış Güneşi, canlarını kurtarmanın derdine düşen bu insanların ölüm kalım savaşını, sürgünlerin yarattığı psikolojik travmaları, göçtükleri yerlerde yaşama yeniden tutunma mücadelesini tarihî gerçeklere uygun olarak, duru bir dil ve akıcı üslupla, roman çerçevesinde ele almaktadır.
“Kış Güneşi” bizim yurt coğrafyasında az tanıdığımız bir bölgede geçiyor. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl dönemecindeki Türkiye tarihinin hareketliliği içinde bu bölgenin nelere tanık olduğunu pek öğrenemedik. Belki bundan yarım asır önce Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı eserinde Birinci Cihan Savaşı’ndaki Doğu Anadolu ve Kafkaslar birlikte tasvir edildikten sonra bu tip bir edebiyatın noksanlığı hep hissedildi. Ümran Dağaşan Özlük’ün “Kış Güneşi” böyle bir aile göçünü, ortam değişimini anlatıyor. Tarihi sadece kuru tarih çalışmalarından öğrenemeyiz ve Türkiye halkının dramı henüz edebiyatın konusu oluyor.
- İlber Ortaylı