Hayat bizi daima sınar; ani bir hastalık, bir yakının ölümü, bir ayrılık, bir hicran, bir iş kaybı… Hayatımız böyle zamanlarda altüst olur ve kendimizi yalnız hissederiz. Hiç beklenmeyen bir haber ile kendimizi kaybedebiliriz. Bu, hayatın içinde olan ve herkesin başına gelebilecek bir şeydir. Böyle durumlarda kendimizi bir kara kışın ortasında buluruz ve herkesin hayatında bir zemheri kış olur. Mesele, kışın ötesini görmek için gereken umudu ve yaşama azmini kendinizde bulundurmanızdır. Katherine May, bu kitapta kendi kışını nasıl geride bıraktığını anlatır. Kocası hastalanır, oğlu okula gitmeyi bırakır, kendi sağlık sorunları zorlu işini bırakmasına neden olur. Kış Geçerken’de kendisinin bu zorlu zamanlara nasıl dayandığını anlatmakla kalmaz aynı zamanda “kış”ın kendisine neler öğrettiğini, ne gibi fırsatlar sunduğunu da kaleme alır.
“Kışın, kış uykusu yuvalarımızda, güneşin parıltısından uzakta kalmak genellikle daha kolay görünür. Ama biz cesuruz ve yeni dünya bizi bekliyor, pırıl pırıl ve yeşil, kanatların ritmiyle canlı. Ayrıca şimdi anlatmamız gereken bir müjde var ve onu paylaşmak görevimiz. Kış mevsimini geçiren bizler, bazı şeyler öğrendik. Kuşlar gibi şarkı söylüyoruz. Sesimizin havayı doldurmasına izin verdik.”