“…uzun, bukleli sarı saçları, nazik mavi gözleri olan on dokuz yaşlarında bir kızdı. Ne çocuklar için ne de genç kızlar için dikilmiş parlak kırmızı bir elbise giymişti. Kırmızı çoraplar içinde kalem kadar ince ve dümdüz uzanan bacakları küçük çocuk potinleriyle bitiyordu… öyle güzeldi ki, bir yıl boyunca böyle sessizce oturup ona baksam sıkılmazdım… Pembe yanakları, alnına, omuzlarına ve yakasını düzeltmek için kaldırdığı sağ elinin üzerine dökülen vahşi bukleleri, iri, parlak gözleri... Taze bahar havası gibiydi ve hepsi, tek bakışta tamamını görebileceğiniz o küçücük bedende bir araya gelmişti. Dünyada kapladığı küçücük alana bakınca, bir asır boyunca sonsuz bir ufka bakarak görebileceğinizden çok daha fazlasını görüyordunuz.”