Güneydoğu’da bir yer. Bir mülteci kampında hayatta kalmaya çalışan mülteciler ve bitmek üzere olan piknik tüpü. Giriş çıkışın yasaklandığı bir köyde sıkışıp kalmış köylüler ve bir çocuğun kırılan kırmızı naylon kamyonu. Geçici görevle bölgeye gönderilmiş meraklı ve iyi niyetli bir doktor ve elinden düşürmediği fotoğraf makinası. Sadece bölgenin güvenliğinden değil, bütün ülkenin tarihinden ve geleceğinden de kendisinin sorumlu olduğunu düşünen bir Albay ve yanından ayırmadığı telsizi. Bilmediği bir hedefe doğru yürüyen tam teçhizatlı, yırtık ayakkabılı bir militan…
Sinan Gürsoy’un Kırmızı Kamyon isimli romanı, sadece çatışan tarafların değil, çatışma bölgesinde hayata tutunmaya çalışan sıradan insanların da hikayesi…