Sadece kalemleri vardı ellerinde Halkın Sesi`ni duyurmak için. Zap Suyuna köprü yapanların kuşağından geliyorlardı, Onurlu ve ilkeliydiler. Kalemlerini kırdılar ama satmadılar.
Patron Naci bey bir gün. Tahsin beye rahatsızlığını açar.
*Bazı çevreler rahatsız, biliyorsun, Sinan almış başını gidiyor; ona vuruyor, buna vuruyor, ama vurulanlar da bana vurmaya başlıyor. Ne olacak bu gidişin sonu? Bazı geceler uykum kaçıyor.*
Tahsin yutkunur.
*Siz merak etmeyin, ben ata gem vurmasını bilirim. Bundan sonra dörtnala koşamayacak merak etmeyin.*
*Nasıl olacak bu?*
*Durumu anlatırım kendisine. Sanırım o da bizi anlayacak. Onun kişisel hırsları yüzünden geminin batmasına izin verecek değiliz ya. Yoksa hepimiz boğuluruz.*
*Tahsin, geminin kaptanı sensin,* der Naci bey, devam eder yüzüne bakarak, *Ona göre, gemi ne karaya otursun, ne de batsın.*
Gemi karaya oturdu mu, battı mı, henüz tehlike geçmedi mi? Yolcularına ne oldu? Aşkları, özlemleri, yaşam biçimleriyle, hepsi bu romanda farklı bir anlatım tarzıyla okuyucunun ilgisine sunulmaktadır.