İçi boşaltılmış bir İslam istenmekte… Büsbütün kaldırılmış bir İslam değil… Fıkıhsız bir İslam... Cihadsız bir İslam... Tek hak din olma özelliğini yitirmiş, tahrif edilmiş Yahudiliği ve Nasraniliği de hak din olarak kabul eden bir İslam... Evcil ve uysal bir İslam... İlâhî ve münzel din olmaktan çıkmış, ideoloji ve hümanizma haline gelmiş bir İslam...
Başkalaştırılmak, özden koparılmak, içeriği buharlaştırılmak istenen İslam…
Kandil gecelerinde semaya maytapların atıldığı, kandil simitlerinin satıldığı… Ramazan aylarında şenliklerin yapıldığı, etkinliklerin düzenlendiği… Bir iş olmadığı takdirde Cuma, uyanmakta zorluk çekilmediği takdirde bayram namazlarının kılındığı… Cenazelerin camiye getirildiği…
Ruhuyla oynanmak istenen İslam... Sloganlaştırılmak, kültürleştirilmek, sıradanlaştırılmak istenen İslam…
Muhalif damarı kopmuş, kıyama kalkma gücü tükenmiş, hiçbir şey yapmadıkları halde yorgun düşmüş, alternatif sunmaktan aciz Müslüman milyonlar… Ruhsuz, durağan, düşüncesiz, umursamaz, uyuşuk…
İlkelerle oynandıkça değerler sulanmakta... Modernizm içselleştirildikçe yörüngeden uzaklaşılmakta, hayat anlamsızlaşmakta...
Hiçbir şeyin önemi yoktur bazıları için. Görünenlerin tamamı yok edilip yerlerine başka şeyler getirilebilir: Bananecilik, adam sendecilik, köşe dönmecilik, bireycilik, bencillik, hiçbir şey için ölmeye değmezcilik, her koyun kendi bacağından asılırcılık, gemisini kurtaran kaptancılık, kendi sorunlarına bile duyarsızlık…
Çürüyen, çöken birey… Çözülen aile, toplum… Dağılan cemaat… Direnişçi ruhun dönüştürücü damarının yerini alan muhafazakârlık, renksizlik… Heyecansız, hareketsiz, ilkesiz kalabalıklar...