*Çitler daha da dikkatimi çeker oldu. Hem içe hem de dışa doğru bükülmüş teller ve telleri çevreleyen jiletler. Kuleler, kulelerde bekleyen askerler. Binalar, binalarda bekleyen nöbetçiler. İnsanlar, insanların basında bekleyen insanlar. İnsanların basında bekleyen insanları bekleyen insanlar. İnsanların basında bekleyen insanları bekleyen insanları bekleyen insanlar. Kendi içine doğru kıvrılan bir labirentin tam ortasında olduğumu hissettim.* Sürekli, kendi ellerimizle çoğalttığımız ve pekiştirdiğimiz sınırların, labirentlerin içinde varolma mücadelesi veren insanlarız. Hem çevremizdekilere hem de kendi zihnimiz için örüyoruz bu duvarları. Keşke Burada Olsaydı bu duvarlarla örülmüş ve okur olarak sınırların iki tarafındayız. Akın Çetin kıvrak dili, kuşatıcı kurgusuyla bize bu olanağı sunuyor. Öte yandan, bizlere labirentlerimizden kurtulma, sıyrılma umudu veren bir roman, Keşke Burada Olsaydı.