Kerbela, tarihte eşine rastlanmadık bir kıyımın ve zulmün arenası olmuştur. Bu olay, sünnetine uydukları ve şefaat diledikleri kendi peygamberlerinin torunlarını katletmekten çekinmeyen saltanat düşkünü tiranların iktidar uğruna neler yapabildiklerini göstermektedir. Sahraları kan gölüne çeviren zalimler, vahşetleriyle çöl ufuklarını da utancın karanlığına boğmuştur. Yezid’e karşı İmam Hüseyin’in yanında olduğunu bildiren Kûfe halkının bir kısmı iktidar güçlerince korkutulup sindirilmiş, bir kısmı çeşitli vaatlerle kandırılmış, bir kısmı da rüşvetle satın alınmıştır. Bu bakımdan Kerbela sadece zulme değil, aynı zamanda tarihin en büyük ihanetlerinden birine de tanıklık etmiştir. Kerbela’nın tanıklık ettiği bir başka olay da İmam Hüseyin ve yoldaşlarının kahramanca direnişi ve masumların günümüze kadar ulaşan ve sonsuza kadar boşlukta yankılanacak olan çığlıklarıdır. Şah-ı Merdan Ali kızı Zeyneb’ül Kübra’nın yedi kat semaya yükselen feryatlarıdır. Ve ilahi aşkın zirvesidir. Fırat o günden sonra masumların gözyaşı olmuş, susuzluktan yanıp kavrulan ve utançtan ar damarı çatlayan bereketsiz topraklar ise Kerbela’nın hüznü olmuştur. Altmış sekiz kuşağı gençlik önderlerinin mücadelesini başarıyla romanlaştıran ve beğeniyle okunan Vehbi Bardakçı bu kez Kerbela’yı kaleme alarak "Aşkın Kanadığı Yer"i anlattı. Bu roman onun kalemine çok yakıştı. Mutlaka okuyun.