Tükendi
Stok AlarmıFelsefede varlığı anlamlandırmaya yönelik çabalar temelde iki eksende yoğunlaşmıştır. Bunlardan ilki, Platon`a dayandırılan idealizm/subjektivizm, diğeri ise onun öğrencisi, yani Aristo`ya atfedilen realizm/objektivizmdir. Bu ikisi arasındaki en belirleyici ayrım, subjektivizmde varlığın bilgisi zihinde, süjede teşekkül ederken objektivizmde ise zihnin dışında, yani objede oluşmuş olduğudur. Her iki akımın bilgi kaynakları da buna göre şekillenmiştir. Kuruluşu itibarıyla Müslüman coğrafyada tesis edilen, bu yönüyle de orijinal bir disiplin olması yönüyle ön plana çıkan Kelam ilmi de özellikle H. III. asırdan itibaren felsefi eserlerden, bilhassa varlığı anlama ve tanımlamaya yönelik felsefi epistemolojiden istifade etmiş ancak en azından erken/mütekaddim dönem (I-IV. asırlar) itibarıyla özgünlüğünü büyük ölçüde muhafaza edebilmiştir. Ancak Kelam, Gazali`den itibaren, yani müteahhir/geç dönemde tedrici olarak felsefenin nüfuz alanına girmeye başlamış, Razi ile birlikte de kanaatimizce özgünlüğünü iyiden iyiye kaybetmiştir. Çünkü bu ilim artık kelamdan ziyade felsefenin konularını ele alıp inceleyen bir konuma dönüşmüştür. Bunlardan birisi de epistemolojik açıdan ele alınan subjektivizm meselesidir. Kelamda bu konu, tespitlerimize göre özel olarak çok fazla çalışılmış değildir. Bundan dolayı konuyu müstakil bir başlık altında, Gazali, Haris el-Muhasibi ve Kadı Abdülcebbar bağlamında incelemeye çalıştık.