Altı ay önce bir çarşamba günü, Melek Tavus’un yaratılmış olduğu o kutsal çarşamba günlerin birinde, Sisé’nin gözleri kapanmayı unuttu. Ev halkı, bunu mutlu bir ölümün işareti saydı. Sisé’nin ruhunun, onu uzun bir uykuya terk ederek, geri dönülmesi yasak olan köylerinin mezarlığında, menengiç ağaçlarının arasında, güneşli bir kabir yeri aramaya çıktığına inandılar. Bu inançla oğlu Halef, ruhunun geri döneceği güne kadar, zamanı huzurlu bir bekleyiş içinde geçirsin diye annesini, salonun uzak bir köşesinde, üç tarafı camla çevrili bir cibinliğe taşıdı. İhtiyar kadın, doğuya ve batıya bakan iki pencereli odada, Melek Tavus tasvirinin altında, uykuyla uyanıklık arasında, sayıklayarak, ruhunun geri döneceği günü beklemeye başladı...