Herkesin çocukluğu güzel olmayabilir ama mutlaka kendisine ait özel anılar barındırır. Kaz Dağlarının kuzeyinde, şirin bir köyde geçen benim çocukluğum ise muhteşem güzeldi. Şanslı bir nesil olan bizler, atalarımızın yaşadığı savaşları görmediğimiz gibi onların yaşadığı zorunlu göçleri de yaşamak zorunda kalmadık. Evet, belki her şey bu günkü kadar bol ve kolay ulaşılır değildi. İnsanların alım gücü ve imkânları da kısıtlıydı. Ancak varlığında yokluğunda kıymeti çok iyi bilinirdi o zamanlarda. Bizler şanslıydık çünkü yazlık sinemaları da gördük siyah beyaz televizyonu da, Kağnıyı da gördük, lüks otomobilleri de. Bununla beraber Gaz Lambası altında dinlenen masalların tadı henüz daha damağımızdayken elektriğin ve televizyonun insan hayatındaki yerini yaşayarak öğrendik. Elinizdeki bu kitapta şirin bir köyde geçen yetmişli yıllardaki sosyal yaşam, siyasi olaylarla paralel olarak bir çocuğun gözünden anlatılmaya çalışılmıştır. Yaşadığı zorlu koşullara rağmen okumak için çırpınan ve yılmadan yoluna devam eden savaşçı bir çocuğun, on yıllık yaşam öyküsünden mutlaka kendinize ait bir şeyler bulacak ve tekrar o güzel günleri hatırlayıp gülümseyeceksiniz.