Bazılarımızın hikâyesinin bazı bölümleri, biz daha çok küçük yaştayken hayatımızdan eksiltiliyor.
Bazı hayallerimizin üstü çiziliyor.
Bazen toplum ve en çok da en sevdiklerimiz tarafından.
Sonra da büyüyoruz ama çocuk tarafımızda bir şeyler eksik kaldığı için biraz da yarım büyüyoruz aslında.
O yüzden gülerken gördüğümüz herkes mutlu sayılmaz.
Işıltılı zannettiğiniz hayatların içerisinde de karanlıklar var.
Ya da belki bir köşedeki masada mutlu görünen birinin kırık dökük olan çocuk yana oturur.
Biliriz; gerçek hayat hiç düşmemek, hiç yıkılmamak hiç, canımızın yanmaması demek değil.
Gerçek hayat aslında düştüğümüz yerden kalkabilmek ve oradan elde ettiğimiz deneyim demek.
Belki de yıkıldığımız yerden yeni bir "Ben" inşa edebilmek demek.
Yada belki canımızın çok yandığı yerlerde canımıza derman olabilmemiz.
Tam da böyle bir hikâye sabya`nın hikâyesi.
Dönüşümlerle dolu bir hikaye... Hayat ondan bir şeyler alırken o yeniden var olmanın yolunu arıyor. Şunu unutmayın birine bakarken:
Gördüğünüzün ötesini görmeyi öğrenmelisiniz.
Aynı bu hikayede yaşanılanlar gibi...
Selahaddin ve Sabya karakterleri ile okuduğunuz anıları gerçektir. Yapyalnız iki dünya ve etrafını sarıp sarmalayan, tasarlanmış insanlar.
Kitap içine gizlenmiş bir yaşanmışlık...