Biz 60’lı yılların sonları 70’lerin çocuklarıydık…
Taşlardan, suyla karıştırdığımız topraktan çamurdan, ağaçların dallarından oyuncaklarımız vardı ve bizim için çok değerliydi.
Meyveyi ağaçtan topladık mı üstümüze siler yerdik, tırtıllı taşlarla ayva rendelerdik.
Avludaki tulumbaya ağzımızı dayar su içerdik.
Steril kelimesi lügatimize çok sonradan girdi. Kimse bu yüzden hastalanmaz ölmezdi. Dolap dolusu kıyafetimiz yoktu ama olanın değerini bilirdik.
İdare etmek diye bir şey vardı…
Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı.
Nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlarda geliştirdik.
Özgüvenimiz vardı…
Büyüklere saygıyı bilirdik.
Bol bol, gerçek, bitmez tükenmez sevgimiz vardı.
Omzuna yaslanacağımız omuzlar, derdimizi paylaşacağımız dostlarımız vardı.
Allah`a emanet çocuklardık...
Bir tevafuk insan hayatını ne kadar değiştirebilirdi? Geçmişten günümüze uzanan sırlarla dolu bir hikâye. Filiz ve Sadri’nin hikâyesi…