*Eşkıyanın dünyaya hâkim olmayacağına* yürekten inanıyorduk. ‘Devrimin şanlı dalgası dünyamızı saracak,’ güzel günler görecektik. Tek yol devrimdi, bunu her yere yazıyorduk.
"Kalabalık caddelerde yürürken insanları izliyordum. Yürüyüş yapıyor, ayaküstü bir şeyler yiyip içiyordu insanlar, ben ölüyordum; çocuklarını parklara götürüyorlardı, ben ölüyordum; nefes alıyordu insanlar, ben ölüyordum; doğum günü pastaları eşliğinde yeni yaşlara giriyorlardı, ben ölüyordum; her gün doğumuyla birlikte yeni umutlar taşıyarak yeni günlere başlıyordu insanlar, ben ölüyordum…"
"Dolunayla aydınlanmış bahçede oturuyorduk. Masaya özenle yerleştirdiği mumları yakmaya çalışırken onu izliyordum. Yirmi yıl önce yaşamış olmalıydık bunları, oysa biz birbirimize sevgi sözleri bile fısıldayamamıştık. Omuzlarımızda ‘milyonların mutsuzluğunu’ taşıyorduk, bireysel mutlulukları götürüp uzak köşelere bırakmıştık. Bizim mutlu olmamızın yolu halkımızın mutlu olmasından geçiyordu. Şimdi o her mumu özenle yakmaya çalışırken, bir yandan onu izleyip diğer yandan geçmişi düşünüyordum burukluk, hayal kırıklığı arasında bir yerde…"
Suçları sadece ezilenleri düşünmek, onlar için mücadele etmek olan bir avuç gencin, gençliği aceleye gelenlerin hikâyesi…