Geceden geceye bir yol vardı. Öyle böyle bir yot değil. Gece diğer gecenin Içbtc girmişti sanki. Hani sabah olsa, birbirleriyle yarıştıklarına anlam veremeyeceklerdi. Gecenin yolunda derlerken içimdeki yorgunluğu fark ettim, tçlm de siyahtır benim. Perdeyi araladım, dışarıdaki yanan sokak lambaları iki geceyi birleştirmişti. İkiyüzlü iki rıdılu bir hayat hükmü sürüyordu... İçimizdeki sokağın iki tarafı karanlık diğer tarafı aydınlıktı, "lambanın ışığıyla aydıntanan tarafı biraz daha şanslı" diye düşündüm. Ya diğer tarafı, karardık olan yanı. Orada yasayan insanlar karanlığın dibini görmüşler miydi?
`Kaybolan Bedenler` içinden geçtiğimiz zamanların unutturduğu `sahiciliği` anımsatan öykülerle yola çıkıyor. Böylelikle hızın oluşturduğu bellekslzllğe karşıtlık yaratırken, İnsanın halleri ve olası halleri içinde onca karakterin dünyasına dahil ediyor okuru. Hİç beklenmedik bir yerden çıkan tuhaf bir karakterle şaşırma yetimiz yeniden canlanıyor. İnsan sıcaklığını taşıyan evlerden, sokaklardan, kasabalardan, şehirlerden geçirerek okuru yakın-uzak tarihten, bazen de kendi tarihlerimizden bir şeyleri anımsamamızı sağlıyor. Aslında yazar Müjgan Çınar`ın anımsattığı dolaysız hir dille tarih bilinci oluyor. Yalın ve derin öykülerden oluşan `Kaybolan Bedenler` yeni bir öykücünün ilkadımları..