Kız, muhakemesine güvenerek aynı bardağı almakta inat etti. Bir an dahi sapma göstermeden, olacakların hesabını görmeden, teslimiyetçi bir tavırla kendini, bardağın içerisindeki sıvıya bıraktı. Boğazından aşağı inen tatlılığın, ızdırap ve korkuyu sentezlemesi ne büyük tezatlıktı. Yaşama tutunup tutunmadığına anlam verebilmek için kendisine bu ölümcül oyunu oynatan asıl kişiye, oyunun asıl sahibine başvurdu, boş bardağı yerine bırakırken. Yüzündeki ritimlerden, değişkenliklerden, umuda dair bir iz aradı. Ne tuhaftı ki kör noktalardan ibaret bakışlarından olumlu veya olumsuz bir duruma yorabilecek kayda değer bir sunum elde edemedi. Sıklaşan soluklarıyla kızın bir cevap beklediği çok açıktı. Aliço, bir sır gibi saklamıştı kendisini. Ketum durdukça ve zihinsel süreçlerine kaynak olacak bir belirti göstermedikçe onu bir cevaba zorluyor ve aşikâr ettiği fizyolojik tepkilerini yakından incelemeye meylediyordu. Ruh hâllerine ait keşiflerde bulunmak, tehlike arz eden oyunların en eğlenceli tarafıydı. Oyunun süreci ve sonuçları, oyunun kendisinden daha önemliydi. Oyunlar, asıl amaca götürecek bir araçtı.