Dinçer Sezgin; okuduğumuz her öyküde bizi, küresel bir yangın yerinin tam ortasındaki vahaya, cennet Anadolu`ya ve Ege`ye çekiyor. O kurgular 2. Dünya Savaşı`nın tüm yoksunluklarının aynasından insan manzaraları sergiliyor. Savaş yangınının yalazasının aydınlattığı çocuk yüzlerinden yansıyanları gösteriyor bize.
Gözlerimizi kendi içimize, kendi iç birikimimize çevirmemizi; yaşadığımız ya da yaşadığımızı sandığımız bir aşkla, bir tutkuyla, bir düşlemle yüzleşmemizi sağlıyor. Hani; ayna karşısında kendimize bile itiraf edemediğimiz aşklarımızla, düşlemlerimizle.. İşte bu yüzden Dinçer Sezgin öyküleri yaşamın ta kendisidir...
Duru anlatımı, zengin türkçesi ve soluksuz okutan kurgusuyla yaşamın içinden süzülüp gelen; insanı hüzünlü bir çocukluk anısına yeniden döndüren; tutkunun ve sevginin sınırlarında gezdiren öyküler...
Bu bir çocukluk, ilk gençlik beklentileri, özlemleri, tutkuları, düşlemleri, aşkları kitabıdır. Yine Papirüs`den...