Kavak ağaçlarıyla haşır neşir oluşu köylerindeki ilkokula sürgün gelen Metin adında İstanbullu bir felsefe öğretmeninin gelmesiyle başlamıştı, Metin hoca ders anlatırken ara sıra köy ilkokulunun penceresinden dışarıyı izler, uzun uzun derin düşüncelere dalardı. Pencerenin kadrajında duran kavaklı derede boy boy gökyüzüne uzanan ve ahenkle dans eden kavak ağaçlarını izleyip dururdu. O kavak ağaçları bu sürgün öğretmene, sürgün yaşamında geride bıraktıklarına duyduğu özlemin, ardında bırakmak zorunda olduğu yarım kalan yaşamına sitemin, yüreğinde dinmeyen bir iç sızıya yönelik bir iç çekişin şiirini yazdırmıştı. Metin öğretmen kavaklara bakarak yazdığı bu şiirini tamamladığında, nasıl olmuş diye birde başkasının sesinden duymak istemişti, küçük yaşına rağmen sırtına acılar giyinmiş, tok ve gür sesli Devrim’i kara tahtaya kaldırıp yazdığı kavaklar şiirini ona okutmuştu.