Ahırın köşesinde Dadaruh’un penceresiz küçük bir odası vardı. Buraya girdim. Rafları aradım. Eyerlerin arasına baktım. Yok! Yok! Yatağın altında yeşil tahtadan bir sandık duruyordu. Onu açtım. Neredeyse sevincimden haykıracaktım. Annemin bir hafta önce İstanbul’dan gönderdiği hediyeler içinden çıkan madenî kaşağı, parıl parıl parlıyordu.
Hemen kaptım. Tosun’un yanına koştum…
Çocukluğun tertemiz hatıralarını en güzel, en sade ve tertemiz bir Türkçeyle bizlere aktaran Ömer Seyfettin, bazen güldüren bazen de hüzünlendiren öyküleriyle her zamanda ve her yaşta okunmayı hak ediyor…