Kırmızı elbiseli kadın, çıplak ayaklarını okşayan çimenleri koşarak aştı. Ayakkabılarını düşüreli çok olmuştu. Kulaklarında duyduğu kalbinin gümbürtüsü, arkasındaki simsiyah adamın adım sesini gölgeliyordu. Nefesini daraltan kolyesini boynundan fırlattı. Çiğ taneleri gibi saçılan incilere şöyle bir dönüp bakmadan koşmaya devam etti.
Ardına baksa, çocuksu gülümsemesiyle ona bakan Neva’yı görecekti. Bu kovalamacayı izleyen ve büyülenmiş gibi bakan Neva’yı…
Ama bakmadı.
Çünkü siyahlı adam artık ona nefesi kadar yakındı.