İngiliz edebiyatı öğretmeni Leda, yıllar yılı kendini işine ve iki kızına vermiş orta yaşlarda dul bir kadındır. Kızları büyüyüp babalarının yanına,
Kanada’ya gitmesiyle yalnızlaşacağını düşünür. Ancak beklenmedik bir şekilde özgürleşme, hafifleme hissedince, bundan güç alarak uzun bir yaz tatili planlar. İtalya’nın güneyinde bir kıyı kasabasına gidecek,
orada hem dinlenecek hem de çalışmalarını tamamlayacaktır.
Gelgelelim saatlerce güneşlenmek, yüzmek, okumakla huzurlu bir şekilde geçen günler anbean yükselen bir tedirginlik hissiyle gölgelenir.
Kumsaldaki bir aile, basit bir rastlantıyla hayatına girip günlük rutinini bozunca, Leda’nın dengesi büsbütün altüst olur. Ne de olsa zihninden kovduğu gerçekler vardır; şimdi düzenli ve durağan hayat sürse de, yakın geçmişte, bir anne ve bir eş olarak geleneklere karşı gelmiş, kendiyle birlikte en yakınlarının hayatında da derin izler bırakacak şeyler yapmıştır.
Elena Ferrante’nin başyapıtı dört ciltlik “Napoli Romanları”nın adeta çıkış noktası olan bu kısa roman, yazarın ele aldığı belli başlı temaları tam anlamıyla kristalleştiriyor. Karanlık Kız aile kurumunun kısıtlı dünyasını, bir kadın olarak özgürlük için ödenen bedelleri ve tutkuları, hüsranları, travmaları anlatıyor...
“Karanlık Kız müthiş bir başarı... İncelikli ama cüretkâr, ayrıntılı ve uçucu: kesik yarası gibi can yakıyor ama bir yandan da merhem oluyor.”29
- Le Repubblica