Yine de gece demek dağın sisli karanlığı demekti; penceresinden yalnızca, yukarılara tırmanan ormanın sık ağaçları görünür, gözleri gökyüzünü ve yıldız ışıltılarını hiç yakalayamazdı. Tek parıltı dağ yolunun kıyısında kalmış iki evin pencerelerinde görünen gaz lâmbasının sarı ışıklarıydı, onlar da gecenin içinde kalıcı olmaz, erkenden sönerdi. Seyrek de olsa yukarı köylere giden bir aracın farları ortalığı gündüz gibi aydınlattığında gencecik yaşının umutlu hayallerini anımsar, yüzünde hoş bir duygunun gülümsemesi oluşurdu.
Öyküleri birçok edebiyat ödülüne değer bulunmuş Hüseyin Akyüz bu kez kalemiyle insan ruhunun derinliklerinde gizemli yolculuklara çıkıp, bize çok uzak gibi duran, gerçekte yan duvarımızın hemen arkasında olan insanların şaşırtıcı yaşam serüvenlerinden ilginç kesitler ortaya koyuyor. Bir yanımız buruk bir tebessümle düşüncelere dalmadan edemezken, diğer bir yanımızın canı yanıyor.
*Karanlık Dağda Bir Yol* okumakla her birinden ayrı heyecanlar duyacağınız öykülerle bir yazın şöleni gibi.