Atilla’nın belinde rahmetli babasından kalan Sig Sauer, arkasında pişmanlıkları ve aklında ise güzel bir kadın; Azin vardır. Genç adam kendisini bir piramidin tam ortasında hissetmektedir. Öyle bir yerdir ki burası, pislik aşağı akar, servet ise yukarı çıkar. Kimse tepeden başlayamaz.
Herkes en dipten, arkasında kanlı adımlar bırakarak, aheste aheste tırmanır yukarıya. Bir çeşit yarış gibidir aslında. Öyle bir piramitti ki burası, tırmananlar hiçe sayar sevdiklerini, bedenini, servetini ve umudunu. Ve sonra, yalnızca bir avuç insan oturur en tepeye… Bunu başarabilenlere de büyük bir hakikat, bir dilim pişmanlık ve bir parça bahane altın tepside sunulur. Bahane ezelden beri aynıdır, başka bir şans tanımaz ki bize hayat! Başka çareleri de yoktur; ya en tepeye ulaşacak ya da tırmanırken kayıp düşeceklerdir.
Oysa Atilla en başından beri başka bir yol seçmişti: piramidi tam ortasından yıkmak!