Türk halk şiiri, başlangıçtan beri âşıkların / ozanların “ilden ile beyden bey”e kopuzları / sazları eşliğinde icra ettiği geleneksel mahsuller olmasından ötürü Türk dilinin en önemli ve canlı unsurlarından birini teşkil etmiştir. Âşık-ozanlar da Türk dilinin Anadolu coğrafyasındaki en mühim taşıyıcıları olmuştur. Nitekim Yunus Emre, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve benzeri şair-dervişlerin yanı sıra Öksüz Dede, Kayıkçı Kul Mustafa, Köroğlu gibi çok sayıda halk şairi de Türkçenin mühim köşe taşlarını oluşturan isimlerdir. Karacaoğlan ise bu kervanın içinde hatta başında yer alan çok önemli bir halk şairimizdir. Özellikle doğa, aşk, sevgili unsurlarını halk diliyle çok sade şekilde sazının eşliğinde terennüm etmesi onu yedi iklim üç kıtada tanınan ve sevilen bir halk şairi yapmıştır. Sade Türkçeyle söylediği deyişleri yanı sıra ezgileri de takipçileri tarafından icra edilmiş ve günümüze kadar getirilmiştir. Bundan mütevellit Güney Anadolu illerimizde “Karacaoğlan çığırmak” tabiri ortaya çıkmıştır. Bugün bile çoğumuzun hafızasında Karacaoğlan deyişlerinden bir dörtlük, bir beyit bulunması veya kulağımızda ezgilerinin yankılanması onun ne kadar şöhretli bir “âşık / ozan” olduğunun delilidir