Yakalananların toplumdan dışlandıkları bir hastalığın birbiriyle buluşturduğu karakterler, kendilerini “yeni” toplumsallıkların, “yeni” kuralların, “yeni” bir sevginin, “yeni” bir şiddetin sarmalında gerçeküstü ve tedirgin edici bir dünyada bulurlar…
Charles Burns’ün 1995’te yazıp çizmeye başladığı 12 Black Hole fasikülü tek cilt olarak Türkçe’de. Kara Delik’in evreni, karakterlerin kendi kaçış çizgilerini izledikleri ve genelgeçer okul bilgileri ile başlayıp ormanın ve yalnızlığın eğitiminden geçtikleri, kendi keşiflerini, kendi kayboluşlarını yaşadıkları bir evren. Bütün metaforik referans sisteminin ötesinde, Burns’ün eseri, hikâyesini kurduğu 70’lerden öncesine de, sonrasına da (elbette günümüze dek) uzanıyor ve her daim gündemde, her daim “mesele” olan/olagelen can alıcı konulara dikkat çekici biçimde ustalıkla değiniyor. Burns’ün yarattığı atmosfer kendi gençliğinin, aynı zamanda 70’lerin idealizm-sonrası kültürünün ve karşı-kültürünün, öteki’nin, canavar’ın, ben’in tanınmasının ve tanımlanmasının hikâyesi. Bir ev ve evin dışı… içine kapanılan “özel” alanlar ve başkasının yaralarının tanınması için aşılan mesafeler… sağlık ve hastalık… aile ve komünler… insan ve insan-dışı hayvanlar… bir biyoloji dersinin ayıklığına karşı yakınlardaki bir ormanın sisleri…
Eserin “karanlık” ünü de belki tüm bu kontrastları aşan, zengin ve tekinsiz ara-durumları kutsayan bakışından geliyor. Cinsel yolla bulaşıp yayılan “Ergen Vebası” aileye, bedene, “dışarı”ya bakış açılarını değiştiriyor ve Chris ile Rob`un, Keith ile Eliza`nın, “genç oluş” ile “yetişkinliğin” sınırları grotesk bir atmosferde belirsizleşiyor. Tekinsiz bir gülümseme, gizli bir kuyruk, hazmı zor, benzersiz çizimler.
Özellikle Covid-19 pandemisi sonrasında, belki de artık daha dikkatle okunması gereken bir modern klasik, Kara Delik’in 2. Baskı’sı, Flaneur etiketiyle raflarda.