Şiirlerim, çoklukla iki veya üç katmanlı (kimileri dört katmanlı) anlamdizimsel yapıya sahiptir. Kaç katmanlı olursa olsun (bazı birinci katmanı devre dışı bırakan istisnâî şiirler hâriç) ilk katmanda günlük dilin yaşam döngüsü içinde yer alan ve şiire mâl olmuş herkesin şüphe duymadan ‘işte o’ diyerek kolaylıkla tespit ve teşhis edeceği sözcükler birincil anlamlarıyla yer alır. İkinci katman kendi şahsi mâcerâ ve trajedimin sevinç ve kederleri, şevk ve ye’isleri, coşku ve sekteleri, acı ve ızdırapları, hayâl ve tasavvurları, gurbet ve vuslat levhalarıyla örülüdür, üçüncü katmanda ise kollektif rûhun (büyük ben’in) yani “insan” rûhunun evrensel trajedisini yansıtan arketipik duygular, varoluşun mitik ve mistik yönünün karmaşık ve çapraşık dip imge ve imajları, manevî ve bâtınî boyutun arzu ve iştiyâkları, ezelî kopuşun acı ve elemlerine dâir göndermeler yer alır.
Okur hangi katmanın anlam tabakasına nüfûz ederse etsin herşeyden önce şiirin kurucu ögeleri (anâsır-ı erbaʻası) olan olan şematik, ritmik-melodik, lirik ve trajik unsurların orkestral uyum zevkini alacaktır . Ve bir de şunu söylemeliyim ki; şirlerimin genelinde ve temelinde câmi, kuşatıcı bir kavram olarak “Aşk” uzak yakın anlam ve çağrışımlarıyla yer almaktadır ki “Aşk” duygusu, gerek hayâtımın ve gerekse şiirimin merkezindedir. Şiir dünyâma her zaman bu cümle kapısından girilir.