Tropik Meksika ormanlarının unutulmaz sembolü görkemli caoba ya da maun ağaçları, B. Traven`in satırlarında acımasız bir sömürünün ve dolayısıyla servetin nesnesi haline geliyor.
Maun ağaçlarının adeta kökü kurutulurcasına kesilip toplandığı monteria`lara, derinliklerdeki orman kamplarına yapılan amansız yolculuğu konu eden Kanlı Yürüyüş, aynı zamanda kapitalist döngünün de yol haritasını çıkarıyor: İşçiler, onları kırbaçlayan gözcüler, gözcüleri gözdağıyla çalıştıran simsarlar, simsarları tepelerine diken şirket sahipleri, hepsinin üstüne de Başkan Don Porfirio derken insanlığın ayağına dolanmış zincir, New York ya da Londra borsalarına kadar uzanıyor. Birbiri ardına de vrilen maun ağaçları başkentlerdeki dairelerin lüks mobilyalarına dönüşürken, zincirin ilk halkasındakiler bunun bedelini kanıyla, canıyla, ruhuyla ödüyor.
Traven bu orman kamplarına yapılan yolculukta içinden geçilmesi gereken tüketici cangılı, bir şekilde içinde yaşadığımız sistemin bir aynası olarak kurgulamayı başarırken Joseph Conrad`ın Karanlığın Yüreği eserindeki kadar sertleşiyor. Ama yine de ormanın tam da o en karanlık kuytularında umut ışığının izlerini aramaktan vazgeçmeyi aklından bile geçirmiyor.