Yavaş yavaş üşümeye başladı. Sıcak sonbahar akşamında, donuyordu. Bilinci de kapanmaya başlamıştı. Katil kulağına yılan gibi tıslayarak, fısıldadı.
*Kan Sıcağı!* dedi, *Ölmeden hisset. Bunu neden yaptığımı sana mutlaka anlatırım. Bir ara mezarına gelirsem eğer...*
Kan ter içinde uyandı Kenan. Jilet keskinliğindeki bir bıçağın, bir gırtlağı, baştan başa doğradığını görmüştü. Gördüklerine bir anlam vermeye çalışıyordu. Bir bıçak vardı ve biri ölüyordu. Ellerine baktı. Gördüğü rüyanın etkisinden titriyorlardı. Alnındaki terleri sildi. Ne biçim kâbuslar görmeye başlamıştı yine…
Yanı başında duran saate baktı. Altı buçuğa geliyordu. Telefonunun çaldığını sonradan fark etti.
*Hayrola Şeref bu saatte?*
*Nişantaşı’nda, iki kişiyi doğramışlar. Bunu kim yaptıysa, burayı mezbahaya çevirmiş. Seni almaları için bir ekip gönderdim abi. Birazdan orada olurlar...*
Bir polis…
Rüyalarının arasında bir yerde parlak, keskin bir bıçak…
Kesilen damarlardan akan ılık kan…
Ve bir katilin hissettiği ‘Kan Sıcağı’…