1980`lerin başlarından itibaren kapitalizmin yeni liberalizm olarak adlandırılan yeni bir evresine tanıklık ediyoruz. Bu dönem, küreselleşme ve finansallaşmanın hızlanması, tekellerin yaygınlaşması ve devletin ekonomiye müdahale alanının daraltılması, uluslararası piyasaların özneleri olan ulusal ve çokuluslu şirketlerin ve piyasa hegemonyasının çeşitli görünümlerle tesis edilmesi ile tanımlanıyor. Bu dönem aynı zamanda kapitalizmin uzun süreli iktisadi durgunluklara ve krizlere girdiği bir süreçtir de.
Kapitalizmin bitmeyen durgunluk ve krizlerinin peşi sıra gelen kemer sıkma önlemlerinin ilk hedefi, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi kamusal hizmetleri tüketen emekçi sınıflar olmaktadır. Çünkü krizlerin ardından ilk akla gelen kamu harcamalarının kısılması ve bu hizmetlerin maliyetlerinin yararlananlara ödettirilmesine yönelik politikaların uygulamaya geçirilmesidir. 1980`lerden bugüne geçen otuz yılı aşkın sürede kamu hizmetlerinin piyasadan bağımsız olarak üretimi ve finansmanından uzaklaşmanın yol açtığı toplumsal eşitsizlikler derinleşmiştir. Kamu hizmetlerinde en hızlı yeni liberal dönüşümler sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında olurken, kamusal eğitimde görece yavaş, ama bir biçimde yeni-liberal stratejilere uydurulmaktadır...