Ernst Bloch(lar): Ütopyanın Şimdisi, Umudun Geleceği
Felsefenin, kuramsal zeminde bir “kavga alanı” olduğu düşüncesinden yola çıkan ve sosyal bilimlerin farklı alanlarına kendini açan kampfplatz, entelektüel tartışma ufkunun genişlemesinde önemli bir kavşak noktası olarak on bir sayıyı geride bıraktı. kampfplatz, polemik kültürünün ufuk açıcı geleneğinin akademik alanda da sürdürülmesinin önemine inanarak, hakemli dergi formatında ve her sayıda bir dosya konusuyla kaldığı yerden yoluna devam ediyor. Dergi 12. sayısında, geri planda kalmış önemli bir düşünür olan Ernst Bloch’u ağırlıyor.
1918 yılında yayınlanan Ütopyanın Ruhu’ndan 1975 yılındaki son eseri Experimentum Mundi’ye kadar, Bloch külliyatı genellikle geleceği kuramsal açıdan önceleyerek şimdi ve burada’yı sonlanmışlık ve tamamlanmışlıktan kurtaran bir militan iyimserlikle yahut teolojik ve mesiyanik geleneklerin içinde bastırılmış vaatlerle manipüle edilmeyi ifade eden kavramlar ve teorik eğilimler çerçevesinde incelenir. Marksist perspektife yeni katmanlar ekleyen bu külliyatı, en bilinen örnekleri Thomas Müntzer: Devrimin İlahiyatçısı (1921),İzler (1930), Bu Zamanın Ruhu (1935), Özne-Nesne: Hegel Hakkında Aydınlatmalar (1951), İbni Sina ve Aristotelesçi Sol (1952), Umut İlkesi (1954-1955), Doğal Hukuk ve İnsan Onuru (1961), Hıristiyanlıktaki Ateizm (1968) kitapları oluşturur. Diğer taraftan özellikle estetik tartışmalarına odaklananlar açısından da Bloch, daha çok Brecht ve Lukács’la sert bir çaprazlama polemik şeklinde yürüyen ve dostluklarını dahi etkileyen gerçekçilik ile dışavurumculuk arasındaki gerilimle ilgiye mazhar olur. Sistematik olmayan yazım tarzı, dipnotlara paye vermeyen heyecanlı ve hızlı aktarımı, düşüncesinin odağındaki temayı birden çok konuya bölmesinden kaynaklı kendisine sıfat olarak yakıştırılan “gevezeliği”, Weber ve Simmel’den beri dillere pelesenk olan “kibri” bir yanda, uluslararası Marksist siyasetin konjonktürel ilgisinin, (çağın ihtiyaçlarının zorunlu bir sonucu olarak) devlet ve hukuk kuramları aracılığıyla Gramsci ve Althusser arasındaki polemiğe odaklanması diğer yanda. Tüm bunlar birleştiğinde, Bloch’un 70 yıla varan yazın hayatında ortaya çıkmış binlerce sayfanın oluşturduğu bu yekûnun derinlerinde gözleri kamaştıran o ilk kavramsal yığının parlaklığından gayrı üstü örtülmüş daha güçlü bir dip akıntısı olsa gerek düşüncesine kapılmamak mümkün değildir.
Nitekim vardır da…