Kahire ve Paris`i ne bir gezgin, ne bir romantik ergen, ne safderun birhayran, ne bir sanatkâr, ne ekmek peşinde bir göçmen, ne kariyerpeşinde bir öğrenci, ne de bir sürgün olarak gördüm. Belki de hepsindenbir parça vardı; bu yüzden yazdıklarım tarihsel, mekânsal anlamdabütünlüklü notlara dönüşmediler. Galiba fazla yerli bir kafayla, bilme veayırma arzusundan çok "demek ki böyle" ve *şimdi burada bende nevar*, beni daha çok çekti. Benimki sadece eşya, mekân ve insanla öznelbir temas. Bu temastan yansıttığım veya kurguladığım sıradan cümleleryazıldı o kadar.