*Bir kebapçıda karnımızı doyurduk ve bu esnada hemen hemen hiçbir şey konuşmadık. Onu kandırmaya imkân yoktu. ‘Seni çağırıp zahmet verdik, affedersin!’ de denilemezdi.
Ben bunları düşünürken kebapçıdan çıktık. Ali bir şey söylemek ister gibi birkaç kere yutkundu ve boynunu bükerek:
‘Sizi mahcup çıkardım beyim, sakın kusura kalmayın!’ dedi.
Sonra, hayret edilecek bir şeyden bahsediyormuş gibi gözlerini hafifçe açarak ilave etti:
‘Ben o odada bir türlü sesimi bulamadım!’*