“Sabahyıldızı arşın yedinci katına tırmandığında kılıcının soyduğu kan denizi yedi kulaç daha yükselecek. Ölüm ve öfkenin önünden sefil hayatını sürüyerek kaçan ihtiyar topala bir bak!.. Onu demir topukların altında ez… Feri sönmüş gözlerini oy… Onlar Bulgaristan’ın görkemini yansıtmaya dahi lâyık değiller… Neden duraksıyorsun Bulgar genci?.. İleri!.. Daima ileri!.. Kadın ve çocuk cesetlerinden oluşan halı, çiçekli çimenlerden daha yumuşak… Ruhunu onların gençliğinin kokusuyla tazele. Ardından ihtiras ve kahramanlıktan sarhoş, toprağa çiçekler saç ve bir sarayın kadife halıları üzerinde yürüyormuşçasına geç…”
Bulgar Yazar lvan Arkudoff    
“Tüyler ürpertici Bulgar’ın yazdığı bir kez yazılmıştır ve barbarlığın en umutsuzu, ilkel insanın en vahşi savaş türküsü dahi buna benzer tüyler ürpertici bir tiradı terennüm etmemiştir. Sözcükler de görüntü de cesaret kırıcı ve iticidir…” diye yorum yapan Wıllıam M. SLOANE’nin de artık rüyalarını süsler olmuştu dünyanın Babil’i olan kadim İstanbul!..