“Erkeklik öldürür. Kadınlık hayat kurtarır.”
Cremin`in kaleminden doğan bu derinlemesine eser, toplumun eril normlarına meydan okuyan cesur bir manifesto olarak öne çıkıyor. Sınıfta yaşanan katliam, yüksek makamlarda var olan kadın düşmanlığı ve üniformalı sosyopatlarla şekillenen dünyamızda, erkek olmanın kaotik ve duygusuz bir labirent olduğunu keşfetmeye hazır olun.
Yazar, erkekliğin kendisini tanımlama ve ifade etme özgürlüğünün, giyim tarzından duygusal zenginliğe kadar bir dizi kısıtlamaya tabi olduğunu vurguluyor. Toplumumuzda kadınsılıkla özdeşleşen her şeyin, erkek olmanın zıttı olarak reddedilmesi, Cremin`in gözler önüne serdiği büyük bir sorunu temsil ediyor.
Kitap, trans bir kadının bakış açısından erkekliğin bozuk haritasını çıkartıyor ve bu zorlu mücadelede aşılacak yolları tartışıyor. Şefkat ve hassasiyetin zayıflık olarak değil, insan olmanın doğal bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor. Cremin, Marx ve Freud gibi düşünürlerin teorilerine başvurarak, eril normların kapitalist toplumun bir hastalığı olduğunu savunuyor ve bu hastalığı aşmanın mümkün yollarını speküle ediyor.
Cremin`in vizyonu, eril ve dişil terimlerinin bizi tanımlamaktan çıkacağı, ilişkilerimizi belirlemede etkisiz hâle geleceği bir gelecek vadediyor.
Bu etkileyici eser, okuyucuyu eril normlara meydan okumaya ve kendi benliklerini özgürce ifade etmeye davet ediyor. Cremin`in derinlemesine analizi, toplumsal dönüşüm için bir kılavuz olarak hizmet ediyor ve okuyucuya daha adil, özgür ve kapsayıcı bir geleceğe yönelik düşünce yolculuğuna çıkarma sözü veriyor.