Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kitaplarını yeniden yayına hazırlamak, bir tarafıyla ciddi denilebilecek bir riski barındırsa da yayınevi olarak bunu göze almanın ilk örnekleri ile yola çıkmış bulunuyoruz. Bunu diğerleri takip edecektir. Sözün burasında, galiba, niçin böyle bir yayına gerek duyulduğunu merak edenlere, şu gerçeği hatırlatmakta yarar var: 1928 öncesi Türk edebiyatının örneklerini yeni harflere aktarma işinde başlangıçta iştahsız sonradan da çalakalem bir tutumun sergilendiği artık saklanamayacak bir gerçektir. Sadece edebî eserler değil pek çok eser, bu iştahsızlık ve çalakalem tutumdan dolayı bırakınız layık oldukları değeri görmeyi, adeta dumura uğra(tıl)mıştır.
Edebiyat sahası, dumura uğramışlar listesi hazırlansa belki ilk sırayı alacak pek çok örnekle doludur. Çalıkuşu’nun çalı’sı gitmiş geriye kuş’u kalmıştır denebilir. O güzelim Türkçesinin yeri doldurulamayan Refik Halit’in eserlerinin başına gelenleri saymak, tabiri caizse bir edebiyat savcısının vicdanına kalmış niteliktedir. Sadeleştirme adı altında bırakınız kelime avcılığını, cümle hafriyatçılığına gidilmesini bilemiyoruz neyle izah etmek mümkündür.