Kadın sorunu ile ilgili azımsanmayacak konular ele alındı, yazıldı; Farklı bakışlar tatışıldı. Sorun tartışıldıkça, üzerindeki sis perdeleride aralandı. Asıl sahipleri, sorunu kendi yörüngelerine çekmeye çabaladı. Tabular yıkıldıkça, tabucular sorunu çarpıtmaya çırpındı, fanatikliklerine `haklı kılıf` aramanın telaşına girdiler. Oysa tekniğin, telekomü-nikasyonun, basın ile iletişim ağı ve araçlarının insanlığa sunduğu bu müthiş gelişim karşısında, h,çbirşey tarihinin karanlıklarında kalamazdı.
Söylenenler, koyulan kurallar, itirazlar, açıkça ortada!
Benimkisi, tarihin garip kavşaklarında, erkek egemen sistem tarafından kaybedilenkadının manevi hazinesine ulaşmaya çalışmaktı. Bu bir bilmek, bilinçlenmek, araştırmak işiydi. Zaten zorunlu günlük işlerimden arta kalan zamanım daha çok böyle geçiyordu.
Bir dönem sonra sohbet ettiğim kimi insanlar, bu arayıştaki çabalarımın sadece bende, beynimde kalmaması gerektiğini, bunu somutlaştırmamın, insanlarla paylaşmamın şsrt olduğunu söylediler. Doğrusu bir kitap çalışmasına girişmeye pek cesaretim yoktu, ama insanın bildiklerini kendisiyle mezara götürmesinin pek birşeyi ifade etmeyeceğini de kavramıştım. Sonra adeta bu insanların beni cesaretlendiren sesleri, kulağımda şu söylemi yankılatır oldu;
`Haklı olduğuna inandığın çabanı bağır herkes duysun!..`
`Evet, bağırmalıydım ve duymalıydılar beni!..`
İşte bu çabanın oluşum serüveni özce böyledir.
Şimdi sizinle birlikte konuşabiliriz!..
Ve şimdi bunun mutluluğunu yaşıyorum! Sevgili okurlar!..
-Berfin Karabağ