Ülke düzeyinde siyasi ilginin muhafazakarlaşmayla ilintili olmak üzere ekonomik ve toplumsal nedenlerle kadın ve aile üzerine yoğunlaşması, kadın ve ailenin tek bünyede eritilmesi çerçevesinde *kadınlar cephesinde neler oluyor?* sorusuna önem kazandırıyor. Bunun olası sonuçları arasında aile ve kadınları giderek denetim altına almak bir yana, bir özel alan olarak *aile sorunları*nı, yani ağrılıkla kadınların meselesi olarak tanımlanan ve buna bağlı olarak onların yalnız baş etmek zorunda kaldıkları meseleleri birer psikolojik sorun olarak görerek buna uygun *tedavi yöntemleriyle* üretim ilişkilerini, bölüşüm sorununu çözmeden, toplumsal norm ve değerlere dokunmadan ‘ıslah’ etmeye çalışılması dikkat çekmekte, aile ve kadının bütünleşikliğinden hareket eden ve bu çerçevede kadınları daha fazla denetleyen bir yaklaşımın egemen hale geldiği görülmektedir.
Ülke düzeyinde bu tür bir değişim dikkat çekerken diğer taraftan Kürt siyasi hareketi ve toplumsal yaşamı içinde kadınların sadece fiziksel görünürlük bakımından değil, ekonomik ve toplumsal yaşamın diğer alanlarında daha çok söz sahibi olması, merkezi ve yerel düzeyde yöneten konumuna gelmesi bağlamında tasarlanan toplumsal proje içinde belirleyici bir rol oynamak üzere öne çıkmaya çalıştığı gözlenmektedir. Ülkede egemen siyasi iklim bağlamında kadınların ailenin özel alanına geri dönüşü tartışılırken, Kürt kadınları kamusal alanda giderek daha fazla yer almaya ve seslerini yükseltmeye çalışmaktadırlar. Bu çerçeveden bakıldığında birbirini desteklemekten çok, sınırlayan iki farklı değişim çizgisi kendini belli belirsiz göstermektedir. Tam da Kürt kadınlarının siyasi ve toplumsal aktörler olarak evden çıkmaya başladıkları bir süreçte devlet politikaları açısından eve dönüş politikaları etkili olmaya meyilli bir seyir izlemektedir.