*Sahip niye benimle konuşmuyorsun? Bir şey mi oldu? Köyden birinin başına bir şey mi geldi?’’
Mihin iyice meraklanmıştı. Kim, diye bir daha sordu.
*Ben öldüm Mihin...’’
*Sahip az daha yüreğime inecekti! Madem şakaydı niye böyle davranıyorsun?’’
Kararlıydım. Bugün ona her şeyi söyleyecektim. Benden nefret etse de söylemeliydim. Onu daha fazla aldatmaya hakkım yoktu.
*Mihin yemin ederim seni dünyalar kadar seviyorum. Ama babama karşı gelemezdim.’’
Sustum, cümlelerime devam edemedim. O ise soru dolu bakışlarıyla cümlemi tamamlamamı bekliyordu.
*Ben nişanlandım Mihin!’’
Başımı kaldırıp onun yüzüne baktım. Rengi bembeyaz olmuştu. Az önce ışıl ışıl parlayan gözleri yaşlarla kaplıydı. Hiçbir şey söylemedi, bağırmadı, kızmadı... Başını çevirip hızlı adımlarla uzaklaştı. Keşke kızsaydı, keşke bağırsaydı…
*Mihin dur!’’
Sözümün devamını getiremedim. Ne diyecektim ki? Onu nasıl teselli edecektim? Günahım büyüktü. Olduğum yerden onun gidişini izledim.