“(...) Kaybedecek bir şeyin olduğunda kaybedebilirsin. Aksi halde kaybetmen olağan bir durum gibi algılanır. Kazanmak ve kaybetmek birbirinden farklıdır. Bir adım daha atmış olabilmek kazanmaktır. Ama kaybedebilmek için o adımı çoktan atmış olmak gerekir.”
“İnsan, hayatını, elbet bir gün yine yalnız kaldığında –ki bu yalnızlık, ölümün gelmesinin beklendiği o son yalnızlık da olabilirdi- düşünebileceği güzel anıları olsun diye yaşıyordu. Bir zamanlar sahip olmuş olabilmek için. Sonradan kaybedilmesinin bir önemi olmuyordu o zaman. Çünkü bir zamanlar sahip olmanın onuruna erişebilmiş oluyordu insan. Bu gurur, ona yetiyordu. Yaşam oyununda elde edilebilecek tek şey bilgi ve bellekti. Geri kalanlar hep kaybediliyordu. Hatta hayatın kendisi bile...”