Cumhuriyet devrimi ile, bir süredir hak ettiği yer için mücadeleye başlamış kadın kimliği ve kadın hakları tarihsel bir sıçramaya sahne oluyor ve olması gereken yere doğru ivme alıyordu.
`Kadınlar, toplumsal hayatta erkekle birlikte yürüyecektir ve daima birbirinin yardımcısı, yol göstericisi olacaktır` diyen Mustafa Kemal`den, `Ben, kadın erkek eşitliğine inanmıyorum` diyen bugünün yöneticilerine sıçramamız ise çok sürmedi.
Kadının toplumsal hayattaki yeri, kuşkusuz sosyalleşme süreçlerimizle de ilgili olarak sürekli erkek baskısına maruz kaldı, mevzi kaybettirildi.
Bugün geldiğimiz nokta, kimliğini-kişiliğini özgürce yaşamasına izin verilmeyen, toplumsal rolü erkeğin ardına eklenen, vurulan, dövülen, öldürülen ve maruz kaldığı eşitsizliklerin tamamını normalleştiren bir ahlak anlayışı altında yaşamak zorunda kalan kadınlardır...
Kaya Öztaş, bu önemli çalışmasında, bu topraklarda çok da yapılmayan bir şey yapıyor ve kadın-erkek eşitsizliğinin, kadına yaşatılan zulmün meşruiyet kaynaklarını doğrudan deşifre ediyor. Kadın sorununu tarihsel ve dinsel olarak ele alan Öztaş, bizi belki de kabullenmekte zorluk çekeceğimiz çarpıcı gerçeklerle yüzleştiriyor...