İtalya’da uzun yıllar dış haberler muhabiri olarak çalışan Chris Burton, gazeteciliği bırakmış, bir kitap yazmaktadır. İtalya’nın adı mafyaya karışan eski bir devlet başkanıyla yapacağı röportajla hayatının en büyük eserine son noktayı koyacağı sırada oğlunun intihar ettiğini öğrenir ve karısıyla birlikte Torino’ya doğru yola çıkar. Londra’dan hareket etmeleriyle birlikte kader düşüncesi zihnine yerleşir. Bu, Burton çiftinin iki ülke arasında asılı kalan geçmişlerini, evliliklerini, aşk ve nefret dolu ilişkilerini, kendilerini anlamaya ve karşılarında duran korkunç gerçekle yüzleşmeye çalıştıkları bir yolculuktur aynı zamanda.
Kader’de ipinden boşanmış bir düşünce enerjisiyle kara mizah birleşiyor, ortaya evlilik hayatı ve kültürlerin imkânsız bir aradalıklarını anlatan çok güçlü bir metin çıkıyor... Parks modern hayatın istisnai gözlemcilerinden birisi.
The Daily Telegraph
Parks’ın Kader’i kadar büyüleyici ve ustaca kurgulanmış ikinci bir roman bulmak zor... Vergilius, başı gittikçe dönen bir okura kendi içsel cehenneminin dairelerinde kılavuzluk ediyor.
Sunday Independent